Bir gün, avcının biri, bir serçeyi yakalar. Serçe ona der ki: “Benim bir lokma etimden ne olacak ki? Sen beni serbest bırak, ben de sana hayatta her zaman gerekli olacak, üç tane öğüt vereyim.” Avcının aklı yatar ve kuşu serbest bırakır. Kuş uçup yüksekçe bir dala konduktan sonra başlar: “Olmayacak şeye, kim söylerse söylesin, inanma,” bu birinci öğüdüdür.
İkinci Öğüt: “Geçmiş gitmiş şeyler için üzülme; bir şey senden gittikten sonra, onun özlemini çekme,” dedikten sonra, “Benim karnımda on dirhem inci vardı, beni bırakınca, inciden oldun” diye devam etti. Bunu duyan avcı başladı, “ah aptal kafam” diyerek dövünmeye. Kuş bunun üzerine, “Hani geçmiş gitmiş şeyler için üzülmeyecektin…” der.
Avcı “haklısın” deyip, üçüncü Öğüdü de vermesini ister. Lakin kuş, “Diğer öğütlerimi tuttun mu ki, üçüncüsünü de tutasın” diyerek uçup gider.
Uykuya dalmış, bilgisiz kişiye öğüt vermek, çorak yere tohum saçmaktır. Aptallık ve bilgisizlik yırtığı, yama kabul etmez.
Mevlana'dan serçenin'avcıya verdigi ögüt
İkinci Öğüt: “Geçmiş gitmiş şeyler için üzülme; bir şey senden gittikten sonra, onun özlemini çekme,” dedikten sonra, “Benim karnımda on dirhem inci vardı, beni bırakınca, inciden oldun” diye devam etti. Bunu duyan avcı başladı, “ah aptal kafam” diyerek dövünmeye. Kuş bunun üzerine, “Hani geçmiş gitmiş şeyler için üzülmeyecektin…” der.
Avcı “haklısın” deyip, üçüncü Öğüdü de vermesini ister. Lakin kuş, “Diğer öğütlerimi tuttun mu ki, üçüncüsünü de tutasın” diyerek uçup gider.
Uykuya dalmış, bilgisiz kişiye öğüt vermek, çorak yere tohum saçmaktır. Aptallık ve bilgisizlik yırtığı, yama kabul etmez.
Mevlana'dan serçenin'avcıya verdigi ögüt